(Image: Getty)

Çocuk edebiyatında her türlü konuya yer verilebilir mi? Yapıtlarda nitelik neden ve nasıl önemli? Ayrıca çocuk yazınında kimi türler biraz dışarıda kalıyor (Deneme, eleştiri gibi...) bunun sebepleri neler olabilir, belli türlerin daha çok ilgi görmesi doğal mı? Özellikle Türkiye açısından çocuk yazını çocuğun dünyasında ne ölçüde yer buluyor?

SİNEDEBİYAT Dergisi Sayı:27

Çocuk edebiyatında her türlü konuya yer verilebilir mi?
Çocuklar, büyüklerle yan yana, aynı yaşamın içindeler. Onlar da ölümle, cinayetle, tacizle karşılaşıyor; hırsızlığı, yalancılığı, nezaketsizliği görüyor; ayrımcılığa, ırkçılığa, şiddete maruz kalıyorlar. Yetişkinler, dünyaya dair, yaşama dair bazı şeyleri çocuklardan gizlese de, çocuklar yaşayarak görüyor ve bu konularla ebeveynlerinin desteğiyle değil de, arkadaşları aracılığıyla ya da kendi deneyimleriyle öğrendiklerinde tehlikeli ve yanlış yollara sapabiliyorlar. 
Ebeveynler üzerine titredikleri çocuklarını yaşamın acımasızlığından korumak isterken gizli kalacağını umdukları gerçekler onların önüne ne zaman, nasıl çıkacak asla hesaplayamaz. Bu bu karşılaşmayı kontrol dışı bırakmak yerine, onu her konuda adım adım bilinçlendirmenin daha doğru olacağı bilinse keşke. Yoksa çocuklar ne zaman, ne için “evet” ya da “hayır” demesi gerektiğini nasıl öğrenecek? Karşılarına çıkan bilinmezlerle tek başlarına baş etmeleri gerekmediğine ve sorunlarını her zaman anne babalarıyla paylaşabileceğine dair güven duymaya ihtiyaçları varken, onları hayatın gerçeklerine dair bilgilendirmeyi erteleyen ebeveynlerine nasıl güvenecekler?
SinedebiyatÇocuklukta yaşanan bu hazırlıksız karşılaşmalar, ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek travmaların, bunalımların nedeni olabiliyor. Her psikoloğun, hastasının sorunlarını çözmek için öncelikle çocukluğunun kapılarını aralamaya çalışmasının nedeni budur.
Şu da gerçek ki sırlar her zaman merak uyandırır. Çocukların ordan burdan yalan yanlış öğreneceği bilgileri, ebeveynler belli sınırlar içinde önceden aktarmış olsalar, gizliliği kalmayacağından konu ilginçliğini yitirecek, hatta önemsizleşecektir. 
Bundan 60 yıl önce, annem, gazete ve dergilerde ablamla benim okumamızı uygun bulmadığı haberleri, fotoğrafları makasla kesip çıkarırdı. Böylelikle bizi “bazı” haberlerden koruduğunu sanırdı. Bense, gazeteyi kesik görünce meraklanıp her defasında gazete bayiine gider, annemin neyi sansürlemiş olduğuna bakardım. Oysa gizlenmemiş olsa, dikkatimi çekmeyecek, büyük olasılıkla bırakın içeriği okumayı, fotoğrafa bile bakmayacaktım. Böyledir işte çocuklar, bir şeylerin onlardan gizlendiğini hissettiği anda, merak dürtüsünün peşine düşer.  
Aileler, çocuklarla her konuyu konuşabilmeli, yazarlar da kitaplarında bu konulardan söz edebilmeli. Önemli olan, sözlü ya da yazılı, konunun “nasıl” anlatıldığıdır. Seçilen sözcükler, verilen örnekler, çocuğun algı düzeyine uygun olduğu sürece, ona ölümden de, cinsel seçimlerden de, ayrımcılıktan da, diğer zor konulardan söz edilebilir, edilmelidir de. Uyuşturucunun ne olduğunu bilmezse, bir teklif karşısında neden “hayır” demesi gerektiğini nasıl bilecek? Bedenine dokunmak isteyen biri olduğunda ne yapması gerektiğinin ayrımına nasıl varacak? Tabu sayılarak gizlenen bu konularla karşılaştığında, sorunlarını kiminle paylaşacak? Çocukları korumak, kötülüklerle nasıl baş edebileceğine dair onu bilinçlendirip güçlendirmekle olur, hayatın içinde kötülükler yokmuş gibi inandırarak değil…

“Bundan 60 yıl önce, annem, gazete ve dergilerde ablamla benim okumamızı uygun bulmadığı haberleri, fotoğrafları makasla kesip çıkarırdı. Böylelikle bizi “bazı” haberlerden koruduğunu sanırdı. Bense, gazeteyi kesik görünce meraklanıp her defasında gazete bayiine gider, annemin neyi sansürlemiş olduğuna bakardım. Oysa gizlenmemiş olsa, dikkatimi çekmeyecek, büyük olasılıkla bırakın içeriği okumayı, fotoğrafa bile bakmayacaktım.”

Aytül Akal

Yapıtlarda nitelik neden ve nasıl önemli?
Gerek içerik bağlamında, gerekse estetik anlamda nitelik arayışı yalnızca kitaplarla sınırlı kaymayıp her konuda önceliğimiz ve talebimiz olmalıdır. İyiyi bilmeyen, kötüyü “iyi” sanarak büyür. Çocuklara her konuda nitelikli örnekler sunarsak, önüne çıkacak niteliksiz yapıtları ayıklayabilme becerisini de kazandırmış oluruz. Biz her zaman çocuğun başında onu koruyan, onun yerine karar veren olamayız, olmamalıyız da. Çocuklara seçimlerini nitelikliden yana kullanabilme becerisini kazandırmak, hepimizin görevi olmalı. Biz yazarlar da nitelikli yapıtlar koymalıyız çocukların önüne ki niteliksiz bir kitapla karşılaştıklarında farkı hemen anlayabilsinler. 
Ayrıca çocuk yazınında kimi türler biraz dışarıda kalıyor (Deneme, eleştiri gibi...) bunun sebepleri neler olabilir, belli türlerin daha çok ilgi görmesi doğal mı?
Çocuklara her türde yazılabilir, yazılıyor da. Örneğin, öykülerde, romanlarda yanlış davranan, bu nedenle “eleştirilen” ve sonunda hatalarını anlayıp olumlu değişime uğrayan bir ya da birkaç kahraman bulunur. Çocuk edebiyatı ve yetişkin edebiyatının kendi içinde okurunun yaş ve algı düzeyini gözeten sınırları vardır. Elbette akademik eleştiri, “üniversite+” düzeyidir, çocuk edebiyatının sınırları dışında kalır. 
Denemelere ise, günlük tarzında yazılan kitaplarda karşılaşılır. Günlük yazarken kişisel düşünceler, yorumlar ve deneme türü ön plana çıkar. Yani sonuçta “çocuğa göreliğini” koruyarak, onların ilgisini çekecek şekilde her türde yazmak mümkün. 
Öte yanda, merak duygusunu köpürten kitaplara olan ilginin daha çok olması çok doğal. Macera, fastastik, bilimkurgu gibi türler, çocuklarda heyecan arayışını, tehlikeli olaylar yaşama isteğini doyurur. Kahramanıyla özdeşleşerek maceraya sanki kendisi atılıyormuş gibi hissetmesi, öte yanda maceradaki sorun çözücü olup başarma duygusunu tatması, çocukların bu türlere karşı olan ilgisini arttırır.

Özellikle Türkiye açısından çocuk yazını çocuğun dünyasında ne ölçüde yer buluyor?
Çocuk yazınının ülkemizde çocuğun dünyasında yer bulması, çoklukla yetişkinlerin seçimleriyle yakından ilgili olduğundan, bu konuda tarafsız yargıya varmak zor.
Bazen ailenin maddi yetersizlikleri çocuklarını kitapla buluşturmaktan alıkoyuyor, bazen de kitapların öneminin farkında olmamalarından gerçekleşmiyor bu buluşma.  Okuma yazma bilmeyen ebeveynlerin bile olduğu bir ülkede, kitapların, hele hele nitelikli kitapların ülkemizdeki tüm çocuklara ulaşabildiğini düşünmek hayal olur.
Nitelikli kitapların desteklenmesi, çocuk kütüphanelerinin çoğalması, üniversitelerde çocuk kitaplıklarının açılması ve kitapların neden vazgeçilmez olduğunun anlatılması, anlaşılması gerek.