BirGün Gazetesinin Yazar Yazara sayfasında Gül Çetin’in sorularını yanıtlayan Aytül Akal "Yazma hayali kuranlara, içlerindeki azmin kaynağı geçici heves bile olsa kendini, doğayı ve diğer canlıları tanıması için yazmaktan vazgeçmemelerini öneririm. Daha özü, yazmak ve okumak insanı insan yapar" diyor.
Yazar Yazara köşemde bu ayki konuğum, çocuk ve gençlik edebiyatında 33. yılını kutlayan ve bugüne kadar 200’e yakın çocuk kitabı yazan, üretkenliğiyle bana ilham veren sevgili Aytül Akal. Çocukların büyük ilgiyle okuduğu “Mıymıy Teyze” serisini ve yazarımızın yazma serüvenini konuştuk. Keyifli okumalar!
Annenizden ilham alarak “Mıymıy Teyze” karakterini yarattığınızı öğrendim. Kendisi şu anda 102 yaşında ve okuyucularımız adına sağlıklı yıllar dileriz. Annenizi kaleme almaya nasıl karar verdiniz? “Mıymıy Teyze” karakteri ve kitapları nasıl doğdu?
Annem her zaman geçinmesi ve birlikte yaşaması zor biriydi. İçimdeki özgür ruh, evde ve ailede dayatılan sınırlarla başa çıkmak için sürekli mücadeledeydi. Belki yaşamın sorunlarıyla baş edebilmeyi de bu sayede öğrenmişimdir.
Annem kendi ailesinin en küçüğü olduğundan epeyce şımarık, huysuz, hırçın, ancak pratik zekâlı ve çok güçlü biriydi. Her şeyin onun dediği şekilde yapılması gerektiğini düşünen, başkalarının duygu ve düşüncelerini umursamayan baskın bir karakteri vardı. Evden ayrılıp kendi hayatımı kurduğumda, annemin bazı özellikleriyle savaşmayı öğrenirken, bazılarını da tekrar etmeye başladığımı fark etmiştim. Hani “Ben asla annem gibi olmayacağım,” deyip de, sonra aynı rutine giriyorsunuz ya, işte tam da öyle. Anlayacağınız halen mücadele halindeyim, ama bu kez kendimle…
Kitaplarınızda Mıymıy Teyze karakteri, Zeynep Özatalay’ın detaylı çizimleriyle minik okuyucuları biraz geriilmli şekilde bir şekilde karşılıyor. Neden böyle sıradışı bir giriş tercih ettiniz?
Çocuk edebiyatına masallarla girdim. Birbirinden farklı kahramanlar ve sürprizlerle dolu, merak uyandırıcı, çok renkli masallar. Akışı kabaca kafamda tasarlıyor ve küçük oğluma anlatmaya başlıyordum. Anlatırken şekilleniyor, ayrıntılanıyor, bazen onun önerileriyle farklı yöne doğru gelişiyordu. Sonra da oturup daktiloda yazıyordum.
Yine bir gün masal anlatırken, “Aaa yeter ama, biliyorum bundan sonra neler olacağını,” dedi, devamını dinlemek istemedi. Şaşırdım, “Peki, sence ne olmalı bu masalda?” diye sordum. Hiç beklemediğim bir yanıt aldım: “Biraz da ölsünler!”
İşte o zaman onlarca tatlış masalın artık ardımızda kaldığını, daha heyecanlı, daha gerilimli konulara hazır olduğumuzu anladım. Biz yetişkinler de gerilimden hoşlanıyoruz, çocuklar neden hoşlanmasın?
Mıymıy Teyze’yi korkutucu karakterlerin rollerinde görmek hem öykünün heyecanlı ve eğlenceli olacağının ipuçlarını verip okurun merakını arttırıyor, hem de kahramanın karakterine pek güzel uyuyor... Zeynep Özatalay gerçekten de karakterin ruhunu bire bir yansıttı diyebilirim.
Altı yaşındaki oğlum seriyi okurken çok eğleniyor, minik okuyucularınızdan nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Okuyucularınızdan gelen en ilginç veya unutulmaz geri bildirim neydi?
Zaman zaman okurlarımdan, Mıymıy Teyze’yi canlandıran ya da ezberden okuyan çocuklarının videoları gelir. Serinin okul öncesinden ilkokula kadar her yaşta okurunun olduğunu ve sevildiğini görmek beni çok mutlu ediyor tabii. Seri aslında beş kitapta bitmişti, ama bir gün bir anneden çok şeker bir ileti aldım. Beş yaşındaki oğlu, “Yazara söyle, eğer altıncı kitabı yazmazsa ben yazarım,” diye bana haber yollamış. E bu korkunç tehdit karşısında altıncıyı yazmak şart oldu tabii.
Okuyucularınız Mıymıy Teyze’nin yeni bir kitapla devam edip etmeyeceğini merak ediyorlardır. Mıymıy Teyze Kapının Arkasında, Mıymıy Teyze Lunaparkta, Mıymıy Teyze Bebek Bakıyor, Mıymıy Teyze Alışverişte, Mıymıy Teyze Evde Yalnız ve Mıymıy Teyze Sokakta isimli kitaplara yenisi eklenecek mi? Mıymıy Teyze serisi dışında minik okuyucularınız için yeni kitap projeleriniz var mı?
Seri olsun diye planlayarak başlamıyorum bir kitaba. Tek kitap olarak yazıyorum, karakterler yerinde durmayıp yeni öykülerini oluşturduğunda da mecburen ikinciyi, üçüncüyü yazıyorum. Hiçbir seride kaç kitap olur, ne zaman biter doğrusu ben de bilmiyorum.
Yeni projeler yok pek, çünkü aklıma bir şey geldiğinde, yüreğime bir kıvılcım düştüğünde hemen yazmaya başlıyorum ve o artık, “eski proje” oluveriyor.
Yeni çalışmalar olarak sayabileceğim Moko ile Dinozo var, seriyi yeniden yazdım; yeni kahramanlar eklendi ve çok sevdiğim eğlenceli bir dosya çıktı ortaya. Şu anda resimlenme aşamasında, sonbaharda FOM Kitap’tan çıkacak. Bir de çok sevdiğim, benim için özel anlamlar barındıran “Mükemmel Öykü” diye bir öyküm var, o da resimlenme aşamasında, Tudem’den yayımlanacak. Kitaplarına yer bulamayan her yaşta okur için yazdığım ve birkaç ay önce yayımlanan Kitaplarıma Yer Yok ise şimdilik en yeni kitabım.
15 yaşındayken günlüğünüze “Ben büyüdüğümde ünlü bir şair ya da yazar olacağım, ülkeme yararlı olacağım” diye yazmışsınız ve bugün bu meslekte 33. yılınızı 200’e yakın kitabınızla kutluyorsunuz. Sizin gibi yazma hayali kuran yazı tutkunlarına neler tavsiye edersiniz?
Tutku, çok değerli bir armağan. İnsanı gözünü diktiği hedefe, bu duyguya sıkı sıkı sarılmak ve yol boyunca çıkacak engellere rağmen vazgeçmemek ulaştırabiliyor ancak. Sıkılıp ya da yılıp vazgeçilebiliyorsa, zaten ona “tutku” değil, “heves” denebilir ve elbette çeşitli konulara heves edilip defalarca denenebilir. Tutku derken de takıntılı bir dürtüden değil, gerçekleştirebileceğine dair kendine güvenle tutunduğun bir amaçtan söz ediyorum.
Yazma hayali kuranlara, içlerindeki azmin kaynağı heves bile olsa kendini, doğayı ve diğer canlıları tanıması için yazmaktan vazgeçmemelerini öneririm. Daha özü, yazmak ve okumak insanı insan yapar çünkü.
Kitaplarınızın yazım sürecini nasıl ilerliyor? Yazı tıkanıklığı yaşadığınızda, bu durumu aşmak için hangi yöntemleri kullanıyorsunuz?
İki tür tıkanıklık oluyor. Biri, ilham gelmediği ve yazma heyecanı duymadığım için haftaların, ayların hiçbir şey yazmadan geçmesi. İkinci tıkanıklık ise heyecanla başladığın bir öykü ya da romanda yolumu kaybetmek. İşte o zaman, yürüyüşe çıkarım. Yol boyunca ağaçlara, kuşlara, gökyüzüne bakarım ve yürüyüşüm yarım kalır, çünkü ne yazacağımı doğa bana fısıldamış olur.
İlham kaynaklarınız nelerdir? Özellikle sizi etkileyen ve minik okuyucularım da mutlaka okusun dediğiniz yazarlar veya eserler var mı?
Kitap adı vermek yerine, beklentilerini tümüyle karşılayacak, duygu ve düşünce düzeylerine seslenebilecek kitapları kendilerinin bulmalarını öneririm. Çocukların ilgi duyduğu alanlar birbirinden çok farklı. Ayrıca okuma düzeyleri de birbirinden dağlar kadar farklı olabiliyor. Hızlı okuyamayan, okuduğunu henüz anlayamayan bir okura, yaşına uygun olduğu düşünülen bir kitap önermek yerine okuyup anlayabileceği kitapları önermek gerek. Çok iyi bir okura da, belli bir yaşta diye o yaşın kitaplarını önermenin onu doyuramayacağını düşünüyorum. Bu yüzden benden kitap önerisi isteyenlerden son okuduğu kitapların isimlerini ve iç sayfalarından bir görüntüyü göndermesini isterim.
İlhamı sormuştunuz… Gerçekten bilmiyorum. Keşke bakkaldan alınabilen bir şey olsa da, “Bana şurdan üç kilo ilham tartıver,” diye istediğimiz anda sahip olabilsek. Durduk yerde akla aniden düşen bir kıvılcım sanki ilham. İstiridyeye düşen mini mini bir kum tanesi belki. Artık tek yapmanız gereken, o taneyi sözcüklerle çevreleyerek değerli bir inciye dönüştürmek.
Çocuklar için yazan bir yazar olarak ben okuyucularımıza karşı görevlerimiz olduğuna inanıyorum. Sizce de var mıdır, varsa nelerdir?
Okurlarıma olan görevimin, onların yaşamlarına ışık tutmak, yol boyunca önlerine çıkacak engellerin üstesinden gelebileceklerine dair kendilerine güvenmelerini sağlamak olduğunu düşünmüşümdür hep. Bunu başarabilmek için de kitaplarımı severek okunabilecek özelliklerle yazmam gerekiyordu, bunu yaptım.
Aytül Akal ve kitaplarını tanımlayan 5 kelime nedir?
Çok yönlü, algı açıcı, derinlikli, akıcı, eğlendirici…