Annemin bir arkadaşı yılbaşında armağan olarak el emeği kitap ayraçları yapmış arkadaşlarına. Geçen Pazar ziyarete gittiğimde annem, “Benim işime yaramaz, al senin olsun,” diyerek bana verdi ayracını. Neden işine yaramaz? Çünkü annem kitap okumaz. Gerçekten de, kitaplığı olmayan bir evde büyüdüm ben. Gazete okunurdu, radyo dinlenirdi, oyun oynanırdı, ama kitap... O, bizim yaşamımızın dışında bir yabancıydı sanki, benim bir-iki, ablamın iki-üç kitabı vardı belki, hepsi o kadar.

ÖZET

Masalların çocuğun sosyal ve kültürel gelişimine etkisi yadsınamaz. Çocuk daha okuma yazmayı öğrenmeden, masallar sayesinde demokratik yaşamın ilke ve değerlerini -ki bunlar, başkalarının hakkına saygı duyma, yardımlaşma, paylaşma, yöneticilerini seçebilme, çokseslilik, kendi hakkında karar verebilme, kendine güven, zorluklarla baş edebilme, söz dinleme, sevgi, arkadaşlık, dostluk, iyilik, doğruluk vb.- öğrenebilir. Bu değerler aynı zamanda çocuğun sosyalleşmesini de sağlar. Sosyalleşen, demokratik yaşamın ilkelerini öğrenen çocuk, gelecekte karşılaşacağı durumlara hazır hale gelir. Çocuklar bu ilkeleri ne kadar erken öğrenirlerse, çağdaş yaşama uyum süreçleri de o denli kısa olur.

Bu makale “V. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yaşayan Yazarlar Sempozyum Dizisi Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Aytül Akal Sempozyumu (Eskişehir, 2012)”nda sunulmuştur.

Ramazan Volkan Çoban
Balıkesir Ünversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiatı Eğitimi

Akal, kitaplarını yazarken kendisinin kişisel yaklaşımlarını ve yazar otoritesini bir kenara bırakarak, birçok çocuk kitabı yazarı gibi çocuğu küçümseyecek derecede her şeyi bilen bir yetişkinden çok kendini çocuk okurunun yerine koymuş ve onunla beraber düşünmüştür.

Aytül Akal

1952 yılında, yasemin kokulu İzmir'de doğdum. Çocukluğum ve gençliğim orada geçti. 1971’de İzmir Amerikan Kız Koleji'ni bitirdim. 1999'da uzaktan eğitimle Washington International University'den mezun oldum ve aynı üniversitede yine uzaktan eğitimle 'Eğitim' dalında yüksek lisansımı yaptım.
Çok küçükken başladım yazı yazmaya. Yazmak bir tutkuydu benim için. Zaman zaman küsüp “Yazmayacağım!” diye yeminler ettiğim, ama vazgeçemediğim bir aşk gibi, yazmak… 
Çocukluğumdan bu yana, çeşitli dergilerde yazılarım, şiirlerim ve röportajlarım yayınlandı. Yetişkinler için şiirler içeren ve artık yayında olmayan ilk kitabım 'Kent Duygusu' 1981’de yayımlandı. Çocuklar için yazmaya 80’li yılların sonlarında başladım. İlk masal kitabım 'Geceyi Sevmeyen Çocuk' 1991’de yayımlandı. 89’da yazdığım ve 91’de yayımlanmaya başlayan bu masallarım halen yeni yeni baskılar yaparak çocuklarla buluşuyor.

Yazmasam Olmazdı...

Tabii ki olmazdı. Bunu daha çocukluğumda biliyordum. 
O zamanlar da yazmadan duramazdım ki. 
Hem de annem babam “Yazma!” dediği halde. 
Hem de gizli gizli doldurduğum şiir defterlerimi bulup benden sakladıkları, bazen yırtıp attıkları halde. 
“Yazma!”
Yazardım, yeniden yeniden başlayarak... 
Neden yazmayayım? İnat da var tutku da… 
Kim durdurabilirdi?
Karanlık mı? 
reigniteUyumadığım fark edilir diye ışığı açamazsam, ablamın pencere kenarında olan yatağının kenarına oturur, defterimi ay ışığının aydınlığına tutup yine yazardım; yazdım.
Evdekiler görmesin diye defterimi, kalemimi bel lastiğime sıkıştırıp tuvalete girer yine yazardım; yazdım. 
Yazmamak bir seçenek olamazdı; olmadı.
“Yazar olmasaydınız, ne olurdunuz,” diye sorarlar ya. Bıyığım olsa altından güleceğim. Böyle bir seçenek olamazdı benim hayatımda. “Yazar olmasaydım, yazar olurdum!”  
Yazmak, böyle bir tutku işte...