“İlham vermek, motive etmek, paylaşmak, başarıya ulaşması için başkalarına katkı vermek, beni mutlandırıyor”, diyen Aytül Akal yeni kitabı “Kim Demiş Yaramazım Diye”de ilkokul, ortaokul ve lise anılarını anlatıyor
KADİR İNCESU
1974’ten itibaren dergilerde yazmaya başlayan, 1981’de “Kent Duygusu” adlı ilk şiir kitabı, 1991’de ilk çocuk kitabı “Geceyi Sevmeyen Çocuk” yayımlanan Aytül Akal yeni kitabı “Kim Demiş Yaramazım Diye”de ilkokul, ortaokul ve lise anılarını anlatıyor.
Hiçbir şeyi saklamadan, değiştirmeden, evirip çevirmeden…
Onca yıllık arkadaşım, “Sınıfın son susanı, çok yazanı Aytül Akal’ın okul anıları” okuyan herkese iyi gelecek. Başarılar, sevinçler kadar yaramazlıkların, başarısızlıkların, hayal kırıklıklarının da insanın gelişimine etkisini göreceksiniz. Bu kitap, okurları yazmaya heveslendirdiği gibi, yazar olmak isteyenlere yol göstermesi açısından da değerli bir ilham kaynağı.
Okumayı öğrenen öğrencilerin yakasına takılan, kutudaki son kırmızı kurdelenin sahibini öğrenince şaşıracaksınız…
Nedenini öğrenince daha da çok şaşıracaksınız.
Sınıfta olmaktansa, sokaklarda koşmayı, oynamayı isteyen 205 Aytül’ün, hastalığı nedeniyle okula gidemediği günlerde okumaya başlaması ve sonrasında hiç vazgeçmemesinin de sırları var satırların arasında…
Hata yapmaktan korkmadı
Aytül Akal, kendisine dayatılan hiçbir şeyi kabullenmemiş, mahalle baskısına yenik düşmemiş. Kendi dünyasını yaratmak için mücadele etmeyi o günlerde yaşayarak öğrenip, hata yapmaktan da çekinmeyerek, emin adımlarla yürümüş hedeflerine…
Okuduğum her bölümde, durakladım biraz. Unutamadığım öğretmenlerim, arkadaşlarım, olaylar geldi aklıma… Cankurtaran’da ilkokul birinci sınıfa başladığım gün… Cevri Kalfa İlkokulu’nun kapısından annemin elinde girişim. İlk öğretmenim Ali Şevki Korkmaz…
Okullarım. Hep sevgiyle hatırladığım öğretmenlerim Feride Çelik, Ufuk Pak, Şahin Şahin, Veli Demir, Neşe Çakmur, Nihat Baysal, Hülya Süheyla Baysal, Yasemin Altun, Pınar Özer, Turgay Özyılmaz, Aziz Büyüksarı… Türkçe öğretmenlerim Veli Demir ve Ufuk Pak’ın desteği ile bir panoda hazırladığımız sınıfı gazetemiz… Ve hatırlamak istemediğim öğretmen…
Aytül için son soru kuralı
Konuyu fazla dağıtmadan yeniden Aytül Akal’ın Redhouse Kidz tarafından yayımlanan yeni kitabına gelelim. İlkokul üçüncü sınıfta öğretmeni değişen yazarımız, “Çalışkan bir öğrenci değildim. Kendi halimde, kendi hayal dünyamda, okula öylesine gidip gelirdim. Hiçbir beklentim yoktu. Sınıfı geçeyim, azar işitmeyeyim, ceza almayayım bana yeterdi” demesi şaşırtıcı değil. Bakan değil, gören Aytül Akal, gördüklerini de çok iyi anlatmakta, yazıya dökmektedir.
Bu nedenle de Türkçe kitabındaki okuma metinlerin yalnızca son sorularını uzun uzun yanıtlaması yeni öğretmeninin dikkatini çeker. Bir yazısını okutur. O günden sonra da öğretmeninin isteği üzerine metinlerin yalnızca son sorularını yanıtlar.
O an Aytül için kırılma anıdır: “Eğer öğretmenim ödev yapmadığım için beni azarlayıp sınıfın önünde küçük düşürseydi, yazdığım öykülerle hiç ilgilenmeseydi, yazar olabileceğim aklımın ucundan geçmeyebilir, dahası yazmaktan nefret bile edebilirdim,” derken haklı değil mi sizce de?
Fakir Baykurt ile annesi arasında geçen bir olay vardır. Çok bilinen…
Oğlu Fakir Baykurt’a, “…çocukların içlerindeki aslanı sakın öldürme!…” diyen Anadolu bilgesi Elif Ana… Aytül Akal’ın yaşadıklarını okuyunca bu olay geldi aklıma.
Ya lisede yaşadığı, bir konuda fikrini sorduğu öğretmeninin “Yazar olmak kiiim, sen kim? Sen önce sınıfını geç de görelim” demesine ne demeli?
Hayaller gerçek oldu
Doğruyu söylemenin vereceği zararı, yanlışın yaratacağı huzursuzluğa yeğlemeyi, içindeki yeteneği aramayı, onu beslemeyi öğrenir. Kendi yeteneklerini keşfederek, mutlu olmanın yolunu da bulur. Onun için istenilen değil, istediği hayatı yaşamak önemlidir. Yaşadığı her olaydan dersini alır.
Sonrasında hayallerinin peşine takılan, 1974’ten itibaren çeşitli dergilerde yazıları, söyleşileri yayınlanan, 30 yıldır çocuklar için yazan Aytül Akal bugüne kadar 182 kitaba imza attı.
Kitapları Almanca, İspanyolca, Farsça, Bulgarca, Arapça, Azerice, Macarca ve İngilizceye çevrilen Akal, dünyanın çocuk edebiyatı alanında en büyük ödülü olan ALMA Ödülü’ne (Astrid Lindgren Anma Ödülü) Türkiye’den üç kez aday gösterildi.
"Yazarken farklı bir dünyada yaşamaya geçiyorum ve o dünyayı daha adil, daha barışçıl olması için özgürce yönlendirebiliyorum."
Biraz daha devam edersem Aytül Akal’ın anlattıklarına yer kalmayacak. Akal, yazmanın kendisine özgürlük ve mutluluk hissettirdiğini belirterek, “Yazarken farklı bir dünyada yaşamaya geçiyorum ve o dünyayı daha adil, daha barışçıl olması için özgürce yönlendirebiliyorum. Okuyanların da aynı duygularla dolacağını, daha adil ve barışçıl olmaya yöneleceğine inanıyorum. Bu da büyük mutluluk benim için,” diyor.
Akal, her yaşamın anlatılacak, örneklenebilecek durumları olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “O durumların nasıl bir dille aktarılacağıdır önemli olan. Yani anlatımda dil ve kurgu, olayların önüne geçer.”
Aradan geçen onca yıldan sonra o günleri yazmanın kendisine olan etkisini de açık yüreklilikle anlatıyor, tıpkı kitabında olduğu gibi… Geçmişte kendisini utandıran, kıran, üzen kimi yaşanmışlıkların aslında ne kadar değerli olduğunu, yaşanan her ânın, hayatı ve insanları anlamak için ne kadar gerekli olduğunu fark ettiğini vurguluyor: “Eskiden, ‘Geri dönebilsem düzeltirim,’ dediğim her başarısızlığıma, aslında şükretmem gerektiğini anladım. Çünkü beni ben yapan, bütün o deneyimlerdi. Eh, kendimden de pek memnun olduğum anlaşılabilir yani böylelikle…”
“Kim Demiş Yaramazım Diye” Aytül Akal’ın ilk otobiyografik kitabı. “İlham vermek, motive etmek, paylaşmak, başarıya ulaşması için başkalarına katkı vermek, beni mutlandırıyor,” diyen Akal’ın yaşamının sonraki dönemlerini de yazacağına inanıyorum.