Mavisel YENER
Aytül Akal’ın kaleminden çıkan Mükemmel Öykü, hem çocuklara hem de yetişkinlere seslenen derinlikli bir hikâye sunuyor.
Çocukların yaratıcılığını konu alan kitap, bir yandan ailelerin ve toplumun çocukların hayal güçlerine nasıl müdahale ettiğini mizahi bir dille eleştirirken, yaratıcı sürecin özgünlüğüne saygı göstermenin ne denli önemli olduğunu hatırlatıyor. Akal’ın akıcı diliyle hayat bulan bu öykü, çocukların özgürce hayal kurma hakkını savunan güçlü bir ileti taşıyor.
Defne’nin öyküsünü yazacağı defteri, kalemi ve kalemtıraşı bile seçmekle işe başlayan ailesi onun bilgisayarla yazma isteğini eleştirerek ilk darbeyi vuruyorlar. Yine de Defne’nin hevesi kaçmıyor, onların istediğini yapıyor. Fakat bu kez, giriş cümlesi sorun oluyor. Defne’nin yazdığı “Siyah giysili, kar maskeli adam, sokağın karanlığına gizlenerek yürüyordu” cümlesine büyük tepki veriyorlar. Siyah giysi, maske, karanlık sözcükleri silahı çağrıştırdığı için böyle bir girişi doğru bulmuyorlar. Defne ne yazsa annesi, babası “uygunsuz” bulup sildiriyorlar. Gösterdikleri tepkinin kaynağına bile varmadan oynadıkları “koruyucu ebeveyn” rolü, nelere mâl oluyor, fark etmiyorlar. Kızlarının öyküsü, hayal ettikleri gibi mükemmel oluyor mu acaba? Sonrasını elbette anlatmayacağım, sürprizin ne olduğunu okurlar keşfetsin!
OLMASINI İSTEDİĞİMİZ GİBİ DEĞİL, OLDUĞU GİBİ KABULLENMEK
Sanatı ve her türlü yaratımı (ödevler de buna dâhil) onlara zehir etmesek, çocuklarımızın ürettiklerini olmasını istediğimiz gibi değil de olduğu gibi kabullensek bizim için de daha kolay olmaz mı? Böyle yaparak hem onların hem kendilerinin enerjisini tüketerek yılgınlığa düşüyor aileler. Defne örneğinde olduğu gibi, çocuklarına müdahale ederek onların yolculuğuna zarar verdiklerinin farkına varmalılar.
“Çocuğum neden kitap okumuyor?”, “Çocuğum yazmayı niçin sevmiyor?”, “Çocuğum ödevlerini yapmak istemiyor”, söylemlerinin ardında onlara olumsuz dille yaptıkları eleştirilerin, baskıcı tutumların geldiğini bilmeliler. Bunun yanı sıra tam tersi tutumlarla da karşılaşıyoruz, küçücük yaştaki çocuğunun “roman” yazdığını söyleyen, onu yayımlatmaya ve hatta çocuğu imza günlerine götürmeye çalışan aileler de var. Bilinmeli ki, güneş zamanından önce doğmaz. Aşırı olumsuz eleştiri de aşırı özgüven aşısı da aynı derecede zarar verir çocuğun yaratıcılık serüvenine. Ne aileler ne çocuk bir şey kanıtlamak zorunda değil, bırakalım onlar kendi “Mükemmel Öykü”lerini yazsınlar yaşamda, kendi direniş biçimlerini geliştirsinler. Aytül Akal’ın akıcı diliyle anlattığı, bu derinlikli, mükemmel öyküyü, her yaş grubuna öneriyor, başarılı çizimleri için Burcu Koçer Oruç’u kutluyorum.